Hayal Kurmak ve Gerçekleştirmek

Çocukken ve hatta çocuk sayılacak yaşlarımı düşündüğüm zaman ne çok hayal kurduğumu hatırlıyorum.

İnsan olarak küçük yaşlarda, duygularımızın mantığımıza oranla daha ön planda olduğu dönemlerde, daha çok insan olduğumuzu düşünüyorum.

Mesela daha çok şeye gülüyor, daha rahat kahkaha atıyor, çokça hareket ediyor ve daha çok ağlıyoruz.

Hissedebilmek ne güzel!

Hisleri zamanla kaybetmek, mantığın insanda ön plana geçmesi bana göre acınası bir durum.

İnsan toplum içerisinde yaşadıkça birçok duygusuna, hareketine ket vurmak zorunda kalıyor.

Bir nevi robotlaşıyor aslında…

Davranışlar birbirine benziyor. Tepkiler birbirine benziyor. Dış görünümler birbirine benziyor.

Arkadaşlarıma, dostlarıma baktığımda bir iki temel özelliklerinin benzemesi dışında hepsi birbirinden çok farklı.

Farklı insanları seviyorum. Kendini ortaya koyabilen, farklılıklarıyla çevresine katkı veren insanları çok seviyorum.

Bazı farklı insanlar yaşadığı dönemde anlaşılamıyor elbette. Sıradan olmadıkları için bu da çok normal.

Hayal kuran ve büyüse de, olgunlaşsa da özünden uzaklaşmayan olmak istiyorum. Değerlerimden vaz geçmedim, bazı durumlarda gerçekten zor olsa da hiç pes etmedim. Sevdiklerimin de özünde böyle olmasına dikkat ediyorum.

Bulunduğu ortam bunu gerektiriyor diye İngilizce kelimelerle derdini anlatan insanlar, gülmeyi, selam vermeyi bir süre sonra ayıp sayan insanlar, farklılaşan, karekteri bozulan insanlar benim doğama hiç uymuyor.

Tibet'in Ruhani Dini Lideri 14. Kutsal Dalai Lama, 6 Temmuz 1935'de kuzeydoğu Tibet'de dünyaya gelmiş, özel bir insan.  Pek çoğumuz adını duyduk. Hakkında kitaplar, filmler, belgeseller çok sayıda mevcut. Okuduğum bir kitapta kendisinin insan ayırmaksızın hoş görü gösteren, herkese selam veren ve gülümseyen çok nazik bir insan olduğu, şaşılacak bir özellik olarak anlatılıyordu. Kitabın yazarı da Amerikalıydı.

Günümüzde ne yazık ki bu özellikler şaşılacak özellikler, çünkü sayılı insanda görebiliyoruz.

İş ve özel hayatınızda insanlara biraz olması gereken nezaketle, gülümseyerek, tatlı dille yaklaştığınızda hayatınız çok farklı ilerliyor. Kimsenin halledemediği sorunları halleder, açılamayan kapıları açar hale geliyorsunuz. Bunu yapmacık bir şekilde içinden gelmeyerek yapan insanlar ise hemen belli oluyor.

İnsanların özünden, değerlerinden, kendi ve etrafının doğasından bu kadar uzaklaşmış olması, kendi yarattığı suni dünya içerisinde tüm insanları gözetmeden yaşamını sürdürmesi beni üzüyor.

Biraz olumsuz bir yazı oldu belki ama insan olduğumuzu unutmayalım istiyorum. Gelecek nesillere de manevi güzellikleri aktarabilelim. Ebeveynlerimizden edindiğimiz, gurur duyduğumuz insani değerlerimizi yitirmeyelim.

Maddi ve manevi dünyanın en azından dengesini yakalamaya çaba harcayalım. Farklılıklara, nedenlerini anlamaya çalışarak şans verelim. Etrafımızda kızdığımız insan profillerine, zaman içinde güç elimize geçtiğinde kendimiz de dönüşüvermeyelim. Zaman zaman aynaya bakalım.

 

Sevgiyle kalın.